Primatolojiyi keşfetmek ve primatların izini sürmek
Başka türlerin dünyasına yolculuk yapmak, insanlığın merak ve keşif arzusunun en temel yansımalarından biridir. Bu yolculuklar, bilim insanlarını, doğanın sırlarını çözmeye ve evrenin karmaşıklığını anlamaya yönlendirir. İnsanın en yakın akrabalarından olan primatlarla ilgili yapılan araştırmalar da bu yolculukların en etkileyicilerinden biridir. Geçtiğimiz ay Ginko Bilim Yayınları’ndan çıkan ‘Primatların İzinde: Evrimsel, Tarihsel ve Metodolojik Bir Bakış’ adlı kapsamlı kitap, okuyucuları, primatların dünyasına bakmaya ve Primatoloji alanını keşfetmeye davet ediyor.
Gülfem Uysal’ın ‘Maymunsan’ kitabından sonra Primatoloji alanına dair Türkçedeki ikinci özgün kitap olan bu kitabın yazar kadrosu, birbirinden farklı uzmanlıklara sahip ve alanlardan gelen isimlerden oluşuyor. Aslıhan Niksarlı’nın hem de yazarı olduğu hem de rehberliğini üstlendiği bu yolculukta, Berkay Arslan, Elif Karakoç, Kardelen Mutlu, Hakan Mutlu ve Sema Yılmaz da kendi bilgi ve deneyimleriyle kitabı zenginleştirmişler. Dünyanın en bilinen primatologlarından ve disiplinin ortaya çıkmasında da çalışmalarıyla büyük katkılar sunmuş Jane Goodall’ın da önsöz yazdığı bu kitap, onun ilham verici “Primatoloji Nedir?” sorusuyla başlıyor ve primatların evrimini ve Primatoloji çalışmalarını göreceğimiz kapıyı aralıyor.
PRİMATLARIN ‘KİM’ OLDUĞUNU ANLAMAK
Kitap, 4 ana kısımdan oluşuyor ve kısım kendi içerisinde farklı alt başlıklara da sahip. İlk kısımda “Primatlar Kimdir?” başlığı okuyucuyu karşılıyor. Ancak bu soru, tesadüfi seçilmiş bir sözcük değil; tam tersine, başka bir anlamı barındırıyor. Bu kitapta, “Kim?” sorusu, sadece primatların fiziksel özelliklerini tanımlamakla kalmayan ya da taksonomisini anlatmakla sınırlı kalmayacak aynı zamanda bu canlıların duygusal, zihinsel, birbirleri arasındaki ilişkiselliği de anlatacak kitabın “manifestosu” olma niteliği de taşıyor. Ardından gelen “Primatoloji Nedir?” başlığında da Primatoloji disiplininin nasıl ortaya çıktığından, hangi ekollerin ve isimlerin alanda öne çıktığından bahsediliyor, okuyucuya alana dair temel bilgiler ve çalışmalar sunuluyor.
“Primatların Evrimsel Tarihi ve Kökeni” ile “Primatların Taksonomik Serüvenine Bir Bakış” bölümlerinde ise okuyucuları sadece primatların tarihi yolculuğuna değil, aynı zamanda Dünya’nın geçirdiği jeolojik dönemlere de götürüyor; Dünya’nın değişen coğrafyası ve çevresel koşulları da ele alınıyor. Bolca Latince tür isimleriyle de tanışılan bu bölümde, Latince isimler arasında kaybolmadan hatta o isimlerin “etimolojisinin” de nasıl o türün çeşitli özellikleriyle de ilişki olduğunu da anlatılan çeşitli anlatılarla da bölüm devam ediyor. Okuyucular, sadece tür isimleriyle değil, aynı zamanda jeolojik terimlerle de tanışırken primatların evrimsel kökenlerine dair farklı varsayımlar da konu ediliyor.
METOTLARA SAHİP BİLİMSEL BİR ALAN OLARAK ‘PRİMATOLOJİ’
Birinci kısım tarihsel ve evrimsel anlatıyla sonlanırken “Primatlarla Çalışmak” başlıklı ikinci kısımda ise okuyucu Primatoloji alanındaki kullanılan metodoloji karşılıyor. Burada da hem “Yabanda Araştırma Yöntemleri” konu edilirken aynı zamanda hayvanat bahçesi ya da bakım alanlarında yapılan çalışmalarda kullanılan metotlar da “Yarı-Tutsak ve Tutsak Bireylerle Yapılan Çalışmalar” başlığı altında anlatılıyor. Genel olarak doğa bilimlerinde de sosyal bilimlerde de metot anlatıları sıkıcı bulunur ya da bir çalışmaya bakılırken atlanılan “göz gezdirilen” bölümlerdir. Ancak bu kısımda ise Primatoloji disiplinin metotlarının aşama aşama bir belgesel niteliğinde anlatımı bu alışılmış deneyimden uzak bir yerde.
Çalışmaların hazırlık aşamasından başlayarak hangi türle çalışılacağının belirlenmesine daha sonrasında çalışılacak primata nasıl yaklaşılması gerektiğine ya da burada toplanacak verilerin nasıl, hangi araçlarla toplanacağına ve değerlendirileceğine kadar genel bir perspektif sunuluyor. Bu kısımda kitabın en son bölümünde konu edilecek saha çalışmalarında anlatılacak çeşitli türlere dair de daha özel bilgi verilerek okuyucu son kısımdaki saha çalışması hikayelerindeki türlerle de tanıştırılıyor.
Üçüncü kısımda ise birçok bilim dalı ya da disiplin açısından göz ardı edilebilecek bir kısım tartışmaya açılıyor. “Primatların Yaşamlarını Tehdit Eden Unsurlar” ve “Sevimli Gözüken Her Zaman İyi Değildir” başlıklarının olduğu bu kısımda hepimizin ilk elden dikkat etmediği ya da dikkatinden kaçan çeşitli meseleler “hatırlatılıyor”. İlk başlık primatların yaşamlarını tehdit eden iklim krizi, habitat kaybı, avlanma ve yasa dışı yaban hayvanı ticareti bölümlerini gündem ederken oldukça çarpıcı veri ve olaylarla da meselenin vahameti gözler önüne seriliyor. İkinci başlık ise hepimizin düşeceği ya da belki “düştüğü” yanlışlara dikkat çekiyor. Özellikle sosyal medya sebebiyle daha da yaygın hale gelen adeta kitapta da bahsedildiği gibi “performans sanatçısına” dönüştürülen çeşitli primatların nasıl istismara maruz bırakıldığı konu ediniyor. Burada da tabii sadece bu tarz işleri yapanların değil aynı zamanda sosyal medyada yaygınlık kazanması da primatların yaşamı açısından oldukça tehlikeli.
PRİMATLARLA ÇALIŞMIŞ OLANLARIN ‘GÜNLÜKLERİNE’ BAKMAK
Primatlarla çalışmak, diğer canlılarla çalışmaktan farklı bir deneyim sunuyor gibi gözüküyor. Zira primatlar, insanlarla benzer şekilde karmaşık sosyal ilişkilere sahiptirler veya daha doğru bir ifadeyle, bizim anlayabildiğimiz kadarıyla daha sosyal yapıları vardır. Metodoloji ve ilgili kısımlarda tartışıldığı gibi, primatlarla çalışırken dikkat edilmesi gereken pek çok husus bulunmaktadır. Ancak bu alanın hikayeleri, sadece araştırmacıları değil, herkesi etkileyebilecek kadar “evrensel” ve “tanıdık” izler taşıyor gibi.
Kitabın son kısmı ise bu “tanıdık izleri” okuyucuya gösterebilecek saha çalışmalarının olduğu kısım. Aynı zamanda bu bölümde de kitapta da zaman zaman karşımıza çıktığı gibi birçok fotoğraf bize eşlik ediyor, çalışmalarından “anları” da görüyoruz. “Müzikten Şempanzelere, Darıca’dan Afrika’ya Uzanan Bir Yol” başlıklı çalışmasında Aslıhan Niksarlı Darıca Hayvan Bahçesi’nde başlayan gözlemlerinin Güney Afrika’da bulunan Chimp Eden’de çalışmalara katılmasına kadar olan hikayesini yaşadığı deneyimlerle birlikte aktarıyor. Bu deneyimler de kaba bir biçimde “yapılanın/edilenin” anlatıldığı bölümler değil deneyimlenen duygulara kadar anlatıldığı bölümler aynı zamanda.
Niksarlı’nın çalışmasından sonra Elif Karakoç’un “Vervet Maymunları ve Lemurlar: Savaş ve Barış” başlığında anlattığı çalışması bekliyor okuyucuyu. Yine bu bölümde de Elif Karakoç da daha çalışmayı gerçekleştirmeden önce yaşadığı “otobüs garı” hikayelerine kadar anlatarak başlıyor çalışmasını anlatmaya. Burada araştırma kampında çalıştığı iki farklı gruba dair hikayeleri sanki tuttuğu çalışma notlarını okumuşçasına ayrıntılarla dinliyoruz.
Daha sonrasında Kardelen Mutlu da “Goudveld Babunları Arasında Afrika Deneyimi” başlıklı bölümde çalışmasını benzer bir dille ve anlatıyla okuyucuyla paylaşıyor. Goudveld Babun Projesi’ne nasıl katıldığını ve projede neler yapıldığını metot kısmında anlatılanların bir çalışmadaki örnekleriymiş gibi aşama aşama anlatıyor.
Bu kısmın en sonunda ise Sema Yılmaz “Antropoloji Yolculuğum: Kolobus Maymunları ve Şempanzeler” başlığında İstanbul Üniversitesi Antropoloji bölümünden mezun olduktan sonra Kenya’ya Colobus Trust’a gönüllü araştırmacı olarak gitmesini ve çalışmalarını tüm deneyimleriyle aktarıyor.
Primatların evrimsel kökeninden, tarihinden ve bir disiplin olarak ne olduğundan başlayan “yolculuk”, insanın da içerisinde bulunduğu bu memeli takımına dair yapılan çalışmaların anlatıldığı bir yerle de birleşerek hepimize tanıdık gelebilecek o “izleri” açık biçimde gözler önüne de sermiş oluyor.
Jane Goodall kitaba yazdığı önsözünü “Umarım bu kitap Türkiye’deki pek çok öğrenciye dünyaya açılmaları ve evrim sürecinden geçerek tedricen Homo sapiens’e dönüşen türler hakkında daha da fazla bilgi toplamalarına yardımcı olmaları için ilham verir” şeklinde tamamlıyor. Goodall’ın söylediğini daha da genişletelim, doğaya karşı merak içerisinde olan hem insanı hem de diğer canlıları anlama güdüsüne sahip sadece gençlere dair değil herkese ilham verecek bir kitap sizi bekliyor.