Welcome to Our Website

Eğlencenin beyaz perdedeki izleri

Rabia Bulut

Her başlangıç beraberinde bir soruyu getirir. O soru devamlılıkla ilgilidir. Devamlılık sağlanacak mıdır ya da üstüne bir taş daha koyulacak mıdır şeklinde sorular oluşur. Alan fark etmez. Sinematik köşesinde de güncel yayınlanan kitaplara dair yazmaya başladığım ilk yazıdan sonra benimde aklıma bu soru geldi. Yeni bir takip serüveni başladı. İlk başlarda güncel sinema kitap basımlarının azlığı öne çıksa da sonrada bu durum değişti. Hangi kitabı yazmalı seçimini yapmaya başladım. Bu şekilde artarak devam etmesinin çok güzel ve umut verici olduğunu eklemek gerekiyor. Türk Sinemasında Eğlence Kültürü kitabına da bu kalabalık arasında denk geldim. Meltem İşler Sevindi imzalı Türk Sinemasında Eğlence Kültürü bir doktora tezinin kitaplaştırılmış hâli. Akademik bir tezin kitaplaşmış versiyonu olan kitap yedi bölümden oluşuyor. Kitabın başlığında yer alan kültür ve eğlence kavramları mercek altına alınıyor. Sonrasında ise metadoloji kısmına geçiliyor. Kullanılan içerik analiz yöntemi açıklandıktan sonra karnavalesk kavramı açıklanıyor. Ve sinema devreye giriyor. Bu noktada Yavuz Turgul’un ve Memduh Ün’ün sinemaları inceleniyor.

EĞLENCE NEDİR?

Meltem İşler Sevindi kitabın amacını “… Türk sineması toplumsal yaşamın ve eğlence kültürünün bir yansıması olarak önemli bir rol oynar. Bu çalışma, sinemanın bu rolünü anlama ve Türkiye’nin eğlence kültürünün sinemada nasıl temsil edildiğini ortaya koyma amacı taşımaktadır.” şeklinde açıklıyor. Sonrasında da kültür kavramının araştırmasına girişiyor. Geniş bir anlam aralığı olan kültür kavramının alt başlıklarında yer alan popüler kültür ve kitle kültürü kavramlarını ele alıyor. Popüler kültür modern dönemde yitip giden ve hızla tüketilen kültür ürünleri şeklinde tanımlanabilir. Kitle kültürü kavramı ise daha çok tüketimin yanında yönlendirici uygulamaları kapsar. Kültür kavramı ortaya konulduktan sonra eğlence kavramına geçilir. Eğlence kavramı araştırmanın temel noktalarından birini oluşturur. Bu özelliğinden ötürü de ayrıntılı ele alınır. Eğlencenin tarihinden başlanarak modern dönemde nasıl konumlandırıldığına bakılır. Modern dönemde eğlence boş zaman kavramıyla ilişkilendirilir. İş sürecinin dışında kalan süre boş zamandır. Bu boş zamanında bireyin eğlenmesi ve tüketmesi ana amaçtır. Boş zaman ve eğlence arasındaki ilişkinin konumlandırılışı bu şekildedir. Tam sinema ne zaman devreye girecekken kendini gösterir. Eğlencenin tanımının değiştiği nokta aslında radyo ile başlar televizyon ile devam eder sinema ile de şekil değiştirir. Aslında Sevindi’de araştırmasında Türk sinemasında eğlence kültürünün bu noktadan yansıtılmasını inceler. Anlattığımız bölümler konuyu bir yere kadar sınırlandırsa da daha da sınırlandırılmaya devam edilmesi gerekir. Orada da Türk kültüründe eğlence kavramının ve biçimlerinin incelendiği bölüm devreye girer. Osmanlı ve Cumhuriyet dönemindeki eğlence kültüründen ve biçimlerinden bahsedilir.

“Sinemanın yalnızca sanatsal bir ifade aracı olmadığı, aynı zamanda toplumsal dinamikleri ve kültürel değişimleri yansıttığı bu dönemde, diğer sosyal etkileşim alanları ve eğlence mekânları da önemli değişimler gösterir.” diyerek değişimin seyrinin sinemayla ilişkisini ortaya koyar. Akademik bir çalışmanın metinsel olarak okumanın zorluğu da burada başlıyor. Akademik olarak ilgiliyseniz ayrı tabii. Ama meraklı bir okur için bu takibi yapmak zor oluyor. Kitaptada bir nevi bu zorluk sizinle oluyor. Hiç ummadığınız anda da yazardan bir açıklama geliyor ve şöyle diyor: “Sinema bir sanat dalı olarak toplumsal yaşam içerisinde var olan olguları temsil etme doğasına sahiptir. Çizdiği bu çerçeve ile hem içerisinde eğlence kültürüne ait olguları temsil eder hem de bizatihi kendisi eğlence kültürü araçlarından biri olma özelliği taşır. Bu bağlamda iki yönüyle de sinema, eğlence kültürü incelemeleri için alan sunmaktadır.” Bu açıklamaylada aslında araştırmasının doğasını ortaya koyuyor. Kullanılan metodlardan içerik analizine ayrıntılı girmek yazıyı rotasından uzaklaştırır diye düşünüyorum. Ama bir yerden de kitabın doğasını bozmamak gerekiyor. Ondan ötürü araştırmanın diğer ayağını oluşturan “karnavelesk kuramı”ndan bahsetmek gerekiyor.

EĞLENCE MEKANININA BAKIŞ

Karnavalesk kuramı denildiğinde Mihail Bahtin ismi akıllara gelir. Karnaval denildiğin akıllara gülme gelir. Bahtin’de kuramının bu noktadan kurar ve gülmeyi oluşturan unsurlara dikkat eder. “Karnaval gülüşü, tüm insanların gülüşüdür ve bireysel bir tepki değildir. Dogmatik olana karşı çıkan, değişimi ve ayrıcalıklı olmayanla ayrıcalıklının buluşmasını temsil eden bir anı işaret eder.” diyerek açıklar. Sinema ve karnavelesk arasındaki ilişki sinemanın çok yönlü yapısına dayanır. Türk sinemasında zıtlıkların çeşitliliği de karnavelesk analizlere uygundur diyerek sinemayı devreye sokar.

Teorik çerçevenin somutlaştığı yer ise Yavuz Turgul ve Memduh Ün filmlerinin incelendiği son bölüm oluyor. Yöntem çerçevesinde 47 film inceleniyor. Biz yazımız ekseninde incelenen filmlerden bir tanesini ayrıntılı ele alacağız. 2005 yılında Yavuz Turgul tarafından çekilen Gönül Yarası filmine gelin bakalım. Bu filmde emekli öğretmen Nazım ile kocasından kaçan Dünya’nın hikâyesini anlatır. Film eğlence mekânı, dönemi, yapısı/biçimi ve içeriği başlıklarının yanında karnavelesk kuramı ekseninde açıklanır. Filmde pavyon ve kahvehane eğlence mekânıdır. Bu iki mekânın kendine has bir eğlence kültürü vardır. Aynı zamanda türkü bar da gösterilir. Burasıda iki farklı karakter olan Nazım ve Dünya’nın uyum gösterdiği yerdir. Dönemsel olarak bakıldığındada 2000’lerin başındaki İstanbul’un eğlence hayatı ele alınır. Eğlence yapısı ve biçimi bakımından ise şehrin yaşadığı dönüşüm eğlence mekânları üzerinden gösterilir. İçeriği ise pavyon kültürü, kültürün insanlar üzerindeki etkisi ve kullanılan enstrümanlar ile ortaya konur. Karnavelesk kuramı ekseninde baktığımızda karşımıza ne çıkar? “Film, pavyonları, mahalle kahvehanelerimi, meyhaneleri ve türkü barları araştırarak ve bu mekânlardaki çeşitli sosyal ve kültürel yaşantısını çeşitli yönlerini ve dönüşümlerini yansıtan bir karnaval niteliği taşır.” diyerek çıkan tabloyu anlatıyor.

Geride kalan 46 filmde bu çerçevede inceleniyor. Kitabın kendini net bir şekilde ortaya koyduğu kısımda burası oluyor. Aynı zamanda bir puzzle heyecanı yaratıyor. Çünkü çoğu filmi biliyoruz. Bildiklerimizle okuduklarımızı eşleştirdikçede keyifli bir hâl alıyor. Sonuç kısmında da Sevindi araştırması sonucunda çıkan tabloyu özetliyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir