Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla yarın Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek olan 3’üncü İlim Yayma Ödülleri’nin verileceği tören öncesi Vakfın Mütevelli Heyeti Başkanı Necmeddin Bilal Erdoğan açıklamalarda bulundu. “Büyük Ödül”, “Sosyal Bilimler” ve “Mühendislik, Doğa ve Sağlık Bilimleri” olmak üzere 3 kategoride ödüller sahiplerini bulmayı beklerken, vakfın 50. yılı dolayısıyla da Nobel ödüllü Prof. Dr. Aziz Sancar’ın ödüle layık görüldüğü açıklandı. 2 yılda bir düzenlenen ödüller çerçevesinde Sancar’ın ödül gecesine bir video göndereceği belirtilirken Bilal Erdoğan, çok sayıda başarılı öğrencinin yetişmesine imkan sağlayan vakfın Türkiye ve dünyaya bilimsel alanlarda kazanım akademisyenlere değer katma hedefinde olduğunu aktardı. Nitelikli bilimsel çalışmaların ve bilim insanlarının çoğalmasının sağlanmasına katkı sunmayı planladıklarını aktaran Erdoğan, vakfın hedefleri, İsrail-Filistin arasında devam eden çatışmalar gibi birçok konuda açıklamalarda bulundu.
“ACABA BİR BİLİM İNSANI OLUR MUYUM’ SORUSUNU GÜNDEMLERİNE ALDIRMAK İSTİYORUZ”
Türkiye’nin en saygın “Akademik Ödülü” olma planının yanı sıra ilerleyen yıllarda törenin uluslararası düzeyde gerçekleştirilmesini amaçladıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu, İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Necmeddin Bilal Erdoğan, gelecek nesillerin araştırmacı olmalarını teşvik etmenin büyük önem taşıdığına vurgu yaparak, “İlim Yayma Vakfı 50 yıl diyoruz ama kurucumuz olan İlim Yayma Cemiyeti’nin kuruluşu 1951 yılına dayanıyor. 73 yıla yaklaşan bir gelenekten bahsediyoruz. Bu geleneğin böyle bir akademik ödülü vermesinin çok da isabetli olacağını da düşünerek mütevelli heyetimizin verdiği kararlarla 2017 yılında yola çıktık, 2019 yılında ilk ödülleri tertip ettik. İlerleyen yıllarda inşallah bu ödül miktarlarını elbette artırmak istiyoruz. Yüzlerce başvuru ve aday gösterilme içinde 3 tane ödül veriyoruz. Yüzlerce akademisyenin de bu değerlendirme sürecinde görev aldığından bahsediyoruz, onun için de bir ödül bittikten sonra hemen öbür ödülün çalışmalarına başlamak zorundayız. Tabi ki daha iyi yerlere gideceğiz ama esas itibariyle burada merkeze alınan 2 hedef; bir tanesi Türkiye’deki üst düzey çalışmaları ödüllendirmek çünkü bu başlı başına değerli bir şey. İkinci mesele elbette ki Türkiye’deki akademik çalışmanın düzeyini arttıracak olan asıl ortaokul lise düzeyindeki cevherler. Onların gelecekleriyle ilgili akıllarına ‘Acaba ben bir bilim insanı olmalı mıyım, olur muyum’, bu soruyu gündemlerine aldırmak, almalarını sağlamak. Anne babaları açısından ‘Git oğlum, doktor, mühendis ol’dan daha öteye geçebilmelerini sağlayabilir miyiz acaba. ‘Benim oğlum tıp seviyor ama sadece doktor olmasın doktorları yetiştiren, ilaçları bulan, klinik deneylerle açılımlar getiren bir bilim insanı olsun” dedi.
“SELÇUK BEY YERLİLİĞE, MİLLİĞE ÖNEM VEREN BİR ROL MODEL”
Son yıllarda gerçekleştirilen çalışmalarla Türkiye’nin savunma sanayi alanında söz sahibi ülkeler arasına girdiğini ve Baykar Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar’ın öğrenciler için bir rol, model olduğunu belirten İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Erdoğan, “Hakikaten fikir insanlarına ihtiyacımız var ki insanlığı sorgulamaya sevk edebilsinler. Selçuk Beylerin insansız hava alanlarındaki başarısı dünyada çığır açtı. Başardıkları uygulamalar sadece Türkiye’de değil, başka savaş, çatışma bölgelerinde de aslında çatışmaların daha erken bitmesine yol açtı. Bu yönüyle çok kıymetli ve henüz erken döneminde olan bir teknolojik başarı. Bunun peşinden gelecek, takip edecek olan genişlemeler, insansız jetlerle ilgili, KIZILELMA’daki çalışmalar Türkiye’nin gücüne güç katacak çalışmalar. Eğitim alanında çalışan bir toplum kuruluşu olarak bizim açımızdan kıymeti şu; bir rol, model. Yerliliğe, milliğe önem veren bir rol model, vatanı için olmazsa olmazları olan bir rol model. Böyle bir rol modelin gençler için hayatta olması çok kıymetli. Dolayısıyla onun gençleri farklı teknolojik alanlara sevk ediyor olması bir yana bir de bunun üstüne yerlilik, millilik vurgusuyla bir vatanperverlik açığımız vardı bizim doğrusunu söylemek gerekirse. Bizim yeni bir aydın sınıfına ihtiyacımız var ve bu yeni aydın sınıfı Selçuk Bey gibi yerli, milli, kendi milletinin menfaatlerini, değerlerini önceleyen bir aydın sınıfı ortaya olarak ortaya çıkmak durumunda. Dolayısıyla ben o yönüne özellikle çok önem veriyorum. İlim Yayma Ödülleri de işte tam da bu tür rol modellerin sayısını arttırmak istiyor ki gençlerimiz hem yerlilik ve millilik konusunda hem kendi kimliğimiz ve kültürümüz konusunda köklü bir noktada dursunlar. Özellikle bu stratejik alanlarda bağımlılığınız olmazsa o zaman kendi kararlarınızı daha özgüvenle daha kendinizden emin bir şekilde verebilirsiniz. Biz millet olarak tarihte boyunduruk altına gelmemişiz biz her zaman bağımsız olmayı her şeye tercih etmiş, yeğlemiş bir milletiz” şeklinde konuştu.
“TAYYİP ERDOĞAN NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜ’NÜ ÇOKTAN HAK ETMİŞTİ”
Almanya eski Başbakanı Angela Merkel’in mültecileri ülkesine kabul etmesi sebebiyle Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Barış Ödülü’ne layık görülmesi ve dünyadaki benzer ödüllerle ilgili konuşan Erdoğan, “Nobel Ödülü Batı’nın bir ödülü, 120 yılı aşkın bir geçmişi var. Nasıl verildiğini, tespit edildiğini kimse bilmiyor, böyle bir gizlilik içerisinde metodolojisinden haberdar değiliz. Mesela Obama’ya ödül verdiklerinde ben çok yadırgamıştım. Daha başkanlığının en erken döneminde barış ödülü aldı, neyin barışını yapmış, neden? Hatta çok komik onunla ilgili karikatürler de yapıldı. Batı medyasında Obama’ya niye ödül verildiğine kendileri bile inanamadılar. Batı’nın dünya ile ilgili öngörülerine hizmet edilecek şekilde bu ödüller veriliyor. Dolayısıyla Batı kendi kimliğini pekiştirmek için her zaman bir öteki oluşturmak zorunda. Türkiye’yi de tarih boyunca hep öteki kampına yerleştirdiğini görüyoruz. Biz Batı kültürünün bir parçası olalım demiyoruz zaten değiliz ama öteki olarak adlandırıldığınız zaman ‘Ya bana hizmet edersin ya bana düşman olursun’ şeklinde de bizi kategorize ediyorlar. Cumhurbaşkanımızı özellikle bu liderliğinden dolayı dışlıyorlar, haz etmiyorlar. Kıbrıs’ta Annan Planı’nın oylanması zamanında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden evet oyu alması, Güney’de hayır oyu alması ve bu yüzden barışın tamamen çökmesi buna rağmen de AB’nin Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ni AB’ye üye olarak alması bu Batı’nın bütün prensiplerine aykırı bir uygulama. Aslında o zaman Tayyip Erdoğan Nobel Barış Ödülü’nü çoktan hak etmişti. Türkiye’de 5 milyon mülteciye ev sahipliği yapılması, güneyimizde barışın sağlanmasına Türkiye’nin verdiği gayret, DEAŞ ile mücadeledeki etkinliği vs. birçok yerde aslında Türkiye Nobel Barış Ödülü’nü haybeye almış birçok insandan çok daha fazla bu ödülü hak etti, Cumhurbaşkanımız bu ödülü hak etti ama Batı elbette ki bu ödülünü Tayyip Erdoğan ve Türkiye’ye bu kendi kararlarını vermek iddiasındaki olan ülke olduğu sürece vermek istemeyecektir”
“21’İNCİ YÜZYILDA ULUSLARARASI DÜZEN BÖYLE OLACAKSA DÜNYAYI KAOS BEKLİYOR DEMEKTİR”
İsrail ile Filistin arasında süren çatışmalarla ilgili değerlendirmelerde bulunan Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Barışı sağlamak, işleyen bir kural temelli uluslararası temelli sistemi yaşatmak için kurulan BM bu misyonunu yerine getiremez hale geliyor. Kimsenin bir yere çekmesine gerek yok, bütün dünyanın gözü önünde gerçekleşiyor, ölü çocuğunun göz kapaklarını açıp öpen kişinin görüntüsünü konuşuyoruz. Dolayısıyla Türkiye terörle mücadelede adımlar atarken hem de bin bir dikkatle hiçbir sivil kaybı olmadan adımlar atarken, AB bize kazan kaldırırken, ambargolar koyarken bunları yapan AB, 20 bin insanı katleden, on bin çocuğu öldürenlere karşı bir ateşkes çağrısında bile bulunamıyor, bir silah ambargosu koyamıyor, niye koymuyor? Cumhurbaşkanımız bunları niye yapamadıklarını da Almanya’daki ziyaretinde özellikle açıkladı ama gerçekten bu neyi getirmiş oldu; artık 21’inci yüzyılda bu uluslararası düzen böyle olacaksa dünyayı kaos bekliyor demektir. BM düzeni veya ABD, 153 ülkenin ateşkes çağrısında bulunduğu 15 güvenlik konseyi üyesinin 13’ünün ateşkes çağrısı oyu verdiği bir yerde ABD tek başına ‘Hayır, çocuklar ölmeye devam etsin’ kararı veriyor. ABD kime, neyi, diyecek, hangi insan hakları çağrısını hangi ülkeye yapabilecek. Bundan sonra orman kanunu mu, kovboy düzeni mi dersiniz dünya böyle bir noktaya doğru gidiyor gibi gözüküyor. İsrail’in aklını başına alması yetmez, ABD’nin ve Batı’nın aklını başına alması ve bu işlemeyen artık temelleri bozuk olan uluslararası sistemi yeniden yapılandırmaya yönelik dünyanın bütün ülkelerinin içinde fikirlerini yansıtacağı belki bir çalışma düzenine geçilmesi gerekiyor. Aksi takdirde maalesef bu düzende dünyayı daha çok acılar, savaşlar bekliyor”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla yarın gerçekleşecek törende büyük ödül 150 cumhuriyet altını, diğer 2 ödül ise 50’şer cumhuriyet altını olarak takdim edilecek.